2023 seçimlerinden önce krize giren ekonomiyi düzeltmesi için Haziran ayında Hazine ve Maliye Bakanlığına Mehmet Şimşek getirildi. Merkez Bankası’na da yeni bir ekip kurdu.
“Rasyonel ekonomi politikalarına dönüş” adı altında enflasyonu kontrol altına alacak, dış açığı kapatacak bir program ortaya koydular. O tarihte başından beri itiraz ettik. “Sizin bu program eksik. Sadece yüksek faiz vererek, döviz kurunu tutarak, dar gelirlinin talebini kısarak enflasyonu kontrol altına alamazsınız, yanına üretimi artırıcı politikalar, harcamaları kısan vergi kaçağını önleyen maliye politikalarını da koymalısınız” dedik. Dinletemedik.
Mehmet Şimşek’in göreve geldiği 2023 yılı Haziran ayında enflasyon oranı TÜİK’e göre yıllık yüzde 38 idi. Her toplantıda, her fırsatta “programımız çalışıyor, bize güvenin” dediler. Birinci yılın sonunda yüzde 38 ile devraldıkları TÜİK enflasyonunu Haziran 2024’te yüzde 72’ye çıkardılar. İkinci yıl doldu. Mayıs 2025’te TÜİK’in ölçtüğü enflasyon yıllık yüzde 35 oldu. İki yıl içinde bin bir zorluk ve fedakarlıkla Merkez Bankası döviz rezervi biriktirdi. Onu da bir gecede 19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu’na yaptıkları hukuk darbesi sonucunda heba ettiler.
En son açıklanan işsizlik verilerine baktığımızda işlerin giderek kötüleştiğine de görüyoruz. Türkiye’de geniş tabanlı işsizlik oranı, bu ekip göreve geldiğinde Nisan 2023’te yüzde 23.8’di. Aradan geçen iki yılın sonunda yüzde 32.2’ye fırladı.
Yüksek faiz ve baskılanmış kur politikası nedeniyle, sefalet seviyesindeki asgari ücrete rağmen sanayi rekabet gücünü kaybetti. Başta tekstil olmak üzere birçok firma ya iflas etti ya da fabrikalarını Mısır’a taşıdı. Geçen gün gazeteler yazdı. Türkiye’deki fabrikayı kapatıp yurt dışına giden fabrikalardan bir tanesi de, bugünkü krizin tetikleyicisi eski Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin ailesine aitmiş.
Bu yazıdan, “Mehmet Şimşek ve ekibi başarısız oldu. Ondan önce ekonomi iyi idi”anlamı çıkmasın.. Mehmet Şimşek ve ekibi eksik Ortodoks iktisat politikası uyguladı. Bu ekipten önce de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın politikaları uygulanıyordu. 2021 Ekiminde ekonomiyi ağır krize sokan karar, dünyada bütün merkez bankaları faizleri artırırken, “Nas var, sana bana ne oluyor” diyerek faizlerin gereksiz bir zamanda düşürülmesiydi. Eski Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati de, bu politikayı, “Ortodoks politikalardan epistomolojik bir kopuşla heteredoks iktisat politikasına geçiş” olarak tanımlamıştı. Bedeli çok ağır oldu. Sonrasında, Şimşek ve ekibinin politikaları da bir işe yaramadı.
Ekonomide zaman zaman farklı uygulamalar yapılsa da, esas olan siyasi iradenin ekonomi- politik tercihleridir. AKP iktidarının temel tercihi, üreten Türkiye yerine, dış borçla büyüyen, ithalat yapan, dış borç ve ithalat yoluyla kısa bir süre sahte cennet yaratan politikalar idi. Bu politikalar 2016 yılından bu yana duvara tosladı.
Üretmeden, sürekli borç alarak tüketirsen, borç ve faiz yükünü sürekli artırırsan, artık sahte cennet bile kuramazsın. Ve yine AKP iktidarının bölüşümde temel siyasal tercihi, yandaş zengin eden, geniş toplum kesimi sefalete iten politikalar oldu. Orta sınıf kalmadı.
Nüfusun yüzde 80’ini yoksulluk sınırı ve altında yaşıyor. Yüzde 20 şatafat içinde gününü gün ediyor, yoksulların sırtından ve devletten kazandıkları paraları yurt dışında istifliyorlar. Çünkü bu devranın bittiğinin, uzatmaları oynadıklarının farkındalar.
Kaynak: RSS