Türkiye’de her şeyin sahtesi ve yalan resmi hüviyete bürünmüş şekilde kol geziyor. Herhalde toplumda ilk güven kaybına neden olan kurumların başında TÜİK ve onun ölçtüğü enflasyon geliyor. Geçtiğimiz Çarşamba yazmıştım. Ben TÜİK’in ölçtüğü enflasyona değil, bağımsız iktisatçılardan oluşan ENAG’ın açıkladığı enflasyona güveniyorum. Ama geçen yazımda bazı çekincelerim olduğunu belirtmiştim.
İlk çekincem, ENAG internet sitesi ana sayfasında hala Nisan 2025 ayı enflasyonu ile ilgili bülten var. Aylık enflasyon oranlarını artık sadece sosyal medya hesaplarında açıklıyorlar. Ama alt gruplardaki artışlarla ilgili bültenler yok. Örneğin, TÜİK, temmuz ayında gıda maddelerinde bir düşüşten, özellikle de yaş sebze meyvede yüzde 9’luk bir düşüşten bahsediyor. ENAG’da bu durum nedir, Nisan’dan itibaren göremiyoruz.
Çarşıda pazarda enflasyonu iliklerine kadar hisseden büyük çoğunluk, ENAG’a güveniyor. Benim ENAG’a güvenme gerekçem daha farklı. 2022 yılı başından itibaren ben de kendi tüketim sepetimden yola çıkarak kendi yaşadığım enflasyonu ölçmeye başladım.
TÜİK ve ENAG, aynı enflasyon sepetinden ve bu sepetteki maddelerin aynı ağırlığından yola çıkmışlardı. Örnek olarak onların enflasyon sepetinde gıda maddelerinin ağırlığı yüzde 25 civarında iken, benim sepette yüzde 35 idi… TÜİK ve ENAG aynı sepeti kullanırken, ENAG TÜİK’in iki katı dolayında enflasyon ölçüyordu. Benim sepetim onlardan farklı olmasına rağmen, benim ölçtüğüm enflasyon, ENAG ile at başı gidiyor, bir gıdım daha yukarıda çıkıyordu. İki farklı sepetle ve iki farklı yöntemle ölçtüğümüz enflasyon birbirine yakın çıkıyordu. Bu nedenle de ben ENAG’a güveniyorum.
Fakat ben Nisan’dan itibaren kendi tüketim sepetime göre enflasyon ölçmeyi bıraktım. TÜİK’in yüzlerce kişi ve bilgisayarlarla, ENAG’ın gelişmiş bilgisayar programları ile milyonlarca veriyi işleyerek yaptığını, biz evde iki kişi (eşim ve ben) ve Excel Programı ile yapıyorduk. Gerçekten çok zahmetli bir iş. Her ay 400 küsur ürünün fiyatını haftalık olarak pazarda, 15 günde bir, iki büyük marketten toplamak, sigorta, sağlık, kargo, noter, otomobil bakımı gibi hizmet tarifelerini güncellemek, kağıda ve bilgisayara aktarmak epey zaman gerektiriyor. Eşimle birlikte oluşturduğumuz tüketim sepeti ile yaptığımız ölçümler, ENAG’ın ölçümleri ile at başı gittiği için, Nisan ayından itibaren “artık bu kadar zahmete katlanmayalım” deyip ölçmekten vazgeçtik. Ancak, ENAG da Nisan ayından itibaren alt grupları açıklamayınca, yılsonunda ölçümlere tekrar başlayacağım.
Israrla şu hatırlatmayı yapmalıyım. Herkesin enflasyonu kendine. TÜİK, Türkiye’de hane halkının tüketim harcamaları ortalamasını alarak bir sepet belirliyor ve her ürünün bu sepette belli bir ağırlığı var. Benim Türkiye ortalamasını yansıtma gibi bir iddiam yok. Örneğin, benim tüketim sepetimde kira yok. Buna karşılık TÜİK’te olduğu gibi benim sepetimde gıda maddeleri yüzde 25, alkollü içecekler yüzde 4 seviyesinde değil, daha yüksek. Ancak sepetim farklı olmasına rağmen TÜİK’in sepetini kullanan ENAG’la at başı gitmesi, benim için fiyatlar genel seviyesini (enflasyon) ölçmek açısından önemli bir gösterge.
2026 Ocak ayından itibaren de ne kadar zahmetli olursa olsun, yine ay ay ölçüp açıklayacağım. Bu arada tüketim sepetimizi, her ay dolarla da ölçüyor ve sadece Türk Lirası ile değil, Türkiye’de dolarla da yaşanan enflasyonu görüyorum.
Örneğin bugün Türkiye’de TÜİK’e göre yıllık enflasyon yüzde 33, ENAG’da yüzde 65,dünyada dolarla yaşanan enflasyon yüzde 3, Türkiye’de dolarla yaşanan enflasyon yüzde 30’lar seviyesinde… Bugün turizmde yaşadığımız büyük pahalılık ile ihracatta yaşadığımız sıkıntıları da esasında o verilerden önceden görüyor uyarı yazıları yazıyordum. Ama hani bir laf vardır. Konuşsan tesiri yok, sussan gönül razı değil. Benim yaptığım da o hesap.